HERŞEY YENİDEN BAŞLIYOR...

Doygunluğa ulaşan bulut misali yağmak, bazen okşayan bazen de yerle bir eden rüzgar misali esmek, sessizliği dinlemek, en derin yere dokunmak...güneş misali ısıtmak...hissetmek ve yaşamak...vesaire...vesaire...vesaire
Kısaca ne geliyorsa, ne gidiyorsa...

Şeyma Erdoğan


8 Haziran 2010 Salı

Uzun zaman oldu...Buarada pek çok şey de...

Şahsım, şehrim, ülkem ve dünya'm adına da umudum hala var mı bilemiyorum...?

Klavyemin "e" harfine bi şey oldu... Kafasına göre takılıyor...İsterse basıyor:))) Yıllar önce Ünlü Fransız yazar Georges Perec'in hiç 'e' harfi kullanmadan yazdığı "La Disparition" (Kayboluş) adlı romanını anımsarsınız...Haliyle çevirisi de "e"sizdi... Bu bir işaret midir...? :P 57 bin 2 sözcük, 370 bin 430 harf bulunan "Kayboluş"ta hiç "e" yoktu bilgisini paylaşayım ve çocukluğumuzdan bir anıyı hatırlatadım..."Bir harf seçip sadece onunla başlayan kelimelerle konuşmak:)" evet becerirdik de...Şimdi 140 harflik tweetlerle derdimizi anlatacağımızı bilemez, tahmin bile edemezdik... 

Sivrisineklerin ortaya çıktığı mevsim...Adı yaz ...Ancak sel bastıran, trafiği hallaca döndüren yaz yağmuru niteliği taşımayan ve bir kaç gündür herkesi şaşkına uğratan yağmur bir şeylerin çoktan değiştiğinin de göstergesi. Etrafınızdan uçan ve bedeninizde uygun bir yere konmak için debelenen, kan emici özelliği ile o küçücük varlığı bizi çileden çıkaran sivrisinek canlısını yakalamaya çalışarak avcumuzu sağa sola salladığımız ve bazen beyhude olan, bir ani hareketle de yakalandığında ne yapacağımızı ilk anda bilemediğimiz durumlar var ya...Avucumuzu açsak kaçacak, sıksak yapışıp kalacak... İşte bazen kelimeler de kafamın içinde, ruhuma yakın yerlerde uçuyor, konmadan yakalayıp, bir cümle içine hapsetmek zor oluyor. 
Hayatla ölüm, geçmişle gelecek, şimdiyle sonra arasında bir yerde uçuşuyorlar...Sahip olduklarım ve uzaktan baktıklarım, gerçeklerim ve hayallerim arasında uçanlar da var. Dünüm, bugünüm ve yarınım ile ilgili olanlar da... Geceye sessizlik, bana da bu uçuşanlar hakim oluyor...Bir de zamanın geçiciliğini sistematik bir sesle onaylayan duvar saati...tık...tık...tık...tık... ya da buna benzer bir şey işte. Film şeridi anları sadece kaza anında olmuyor sanırım. (Allah korusun.... Korkularımla dualarım arasında uçuşanlar olduğunu da şuan farkediyorum.)
Hiç fena değil, şuana kadar bir kaçını yakalayabildim galiba...Bunları yazdığıma göre:) Yine de anlatmak istediklerim bunlar değil...Fakat sanırım "şimdi değil"...Yağmak için erken belki de...Doysun biraz daha bulutlarım...
Uçmaya devam etsinler...
Sivrisineklere ve kelimelere özgürlük...
.
.
.