HERŞEY YENİDEN BAŞLIYOR...

Doygunluğa ulaşan bulut misali yağmak, bazen okşayan bazen de yerle bir eden rüzgar misali esmek, sessizliği dinlemek, en derin yere dokunmak...güneş misali ısıtmak...hissetmek ve yaşamak...vesaire...vesaire...vesaire
Kısaca ne geliyorsa, ne gidiyorsa...

Şeyma Erdoğan


11 Kasım 2010 Perşembe

CAN...

Çok kalabalık...Güneşli bir kış günü... Seviyorum burayı. Eski İstanbul'u yaşatıyor. Tarihin kıymet bilinmediği masal şehirde ayakta durmaya çalışan, dokusunu ve ruhunu teslim etmemek için direnen bir zamanların kusursuz labirenti...Kapalıçarşı....


Her kapısı başka semte açılan ve saati gelince kapanan kapıları ile başka bir dünya. Kuşların mesken tuttuğu meydan... Hedefim ise Mısır Çarşısı.
İkna etmem çok zor oldu ve annemin -Peki al bakalım cümlesi ile heyecanlı beklediğim haftasonu nihayet geldi.
Çocukken o yıl kaç yaşında olacağız diye hesap ettiğimiz, izlediğimiz filmlerin de etkisi ile korkunç şeylerin olacağına inandığımız ve sözde çağ atlayacağımız 2000 yılı.
(Ve benim derdim bknz. "Aklımda"...)
...
Civcivler satılırdı biz küçükken pazarlarda ve ne yazık ki hala satılıyor ve çocukların canlı oyuncağı olarak asla yaşam alanı olmayacak bir yerde evde, balkonda vs.de kutuların içinde öldürülüyorlar. Tam anlamı ile bu evet. Hiç heveslenmedim buna ben ama bir tavşanım oldu. Küçük, bembeyaz...Kırmızı gözlü. Bir kaç gün bizimle kaldı. İştahsızdı ve mutsuz. Bir sabah babamın onu doktora götürdüğünü söyledi annem. Tavşanım geri gelmeyince annemin açıklaması yıllar sonra öğrenecektim ki ben üzülmeyeyim diyeydi. -Doktor çok sevmiş ben de kalsın demiş. Babam da peki! demiş. İnandım evet. 


Düşünüyorum da babam ve annem onlara kızma ve küsmem riskini göze alıp acı bir gerçeği; "ebediyyen" kaybetmeyi öğrenmemi biraz daha ertelemişlerdi.
Canan ve Mercan. İki güzel narin kanarya... Onların ardından daha fazla ertelenemeyen ebedi kaybediş...
Japon, lepistes ve melek balıklarının sonrasında da annemin kat-i kararı ile bir daha evde hayvan beslemek sözkonusu olmadı. 
Taa ki 2000 yılına kadar...


-Peki al bakalım.
...
Çok kalabalık...Güneşli bir kış günü... Seviyorum burayı. 
...
Hedefim ise Mısır Çarşısı.
Kafesler üzüyor beni. Kuşlar, tavuklar,tavşanlar,köpekler ve kediler.
İlk dükkana giriyorum daha fazla dolaşmadan. Üst kata çıkıyorum. Çok oyalanmadan 1'ini kurtarıp çıkmak istiyorum hepsi bu. Hepsi çok tatlı ve al beni diyen gözlerle kafeslerin ardında. Bu kadar zor olacağını bilseydim gelmezdim diye düşünüyorum. Başka bir yolla edinseydim diyorum ama geldim ve burdan 1'ini almalıyım hayatıma. En arkada sakin ve uykulu duruyor. Görür görmez -Şurdakine bakabilir miyim yakından diyorum.
Alıyorum elime ve koynuma ve benim artık.


Endişeliyim.Çok küçük ve 2 aylık bile olmadan annesinden alınmış. Eve geliyoruz. Şaşkın ve meraklı. Öyle minik ki...Boynuna küçük bir çıngırak takıyorum kaybolmasın evin içinde diye. Ama durmuyor tabi boynundan bi şekilde çıkarmayı beceriyor. Adını da dayım koyuyor. -Surata bak simit gibi... diyor... Simit gibi! Hıım peki...


Simit.... Sonrası uzun hikaye. Bildiğim bir Can'la birlikte yaşamanın hem obsesif hem zevkli yanları olduğu. Sorumluluk, merhamet, sevgi ve daha fazlası. 10 yıldır süren bir birliktelik.


Sessiz dünyasında nelere tanık olmadı ki Simit. En mutlu günümden en acısına, hayal kırıklıkları ile dolu bir günün sonunda ve umutsuz sabahlarımda... Komik, meraklı, saklambaçı seven, genelde mağrur ve tembel... Sabırlı. Eve geldiğimde gözümün içine bakan ve bacaklarıma dolanan, kucağıma yerleşmek için çaba sarfeden, yerleşen:)
Hep yanımda, yamacımda...
Yalansız, ihanetsiz...Benden beslenmek ve sevilmek dışında menfaati olmayan bir Can. En iyi yaptığım şeyin karşılığını koşulsuzca veren tek Can...


Evin bir bireyi oluyor bilenler bilir. O'nlu bir yaşamın sonsuz olmadığı gerçeği ve bu tüm sevdiklerimiz için sözkonusu. Bunu sıklıkla unutuyoruz. 


Simit ve O'nun gibiler çok şanslı elbette. Sokakta zorlu bir yaşam savaşı veren sayısız tüm Can'lıların sahibiyiz aslında. Ne mutlu bir kap su ve yemek verenlere...İnsan olanlara.


İnsan olmanın özü "merhamet". Tüm Can'lılara merhamet. Merhametin olduğu yerde sevgi oluyor ve sevgi hayat veriyor. 
Merhamet sahibi olanların ve sevilmeyi hakedenlerin hep hayatınızda olması dileğimle...