HERŞEY YENİDEN BAŞLIYOR...

Doygunluğa ulaşan bulut misali yağmak, bazen okşayan bazen de yerle bir eden rüzgar misali esmek, sessizliği dinlemek, en derin yere dokunmak...güneş misali ısıtmak...hissetmek ve yaşamak...vesaire...vesaire...vesaire
Kısaca ne geliyorsa, ne gidiyorsa...

Şeyma Erdoğan


16 Ekim 2010 Cumartesi

UYKUSUZ...

"Alnımdan akan ter sana hiç değmedi
Gözümden damlayan yaş, denizi bulmadı
Bir sokak gördüm rüyalarımda gecelerce
Hiç sana çıkmadı..."


...
Yıllar öncesinde... Kalem tuttuğum yıllarda; yani o kadar önce... "Uyku zaman kaybı gibi geliyor..." diye yazmıştım. Bu zamanın yetmiyor gibi geldiği, gecenin sessizliğini sevdiğim, yalnızlığımdan tad aldığım, kendime kaldığım, kendimle kaldığım, sabahlara kadar karaladığım, dinlediğim ve okuduğum yıllardı.


'Hücrelerimizin gece uykusunda yenilendiği, bedenimizin ihtiyacı olanı aldığı, yeni güne hazırlandığı' bilgisinin çok da anlam taşımadığı yıllar...
Başka anlamlar ararken bunun ne önemi var şimdi. Susmayan sesler beynimizin içinde iken, gecenin sessizliğinde daha da yükselirken hem de. Ne sil baştan başlanabiliyor, ne hayat sıfırlanıyor...Sil baştan sevilebiliyor belki ancak sevilmeyi beklemek   her geçen gün daha da yorucu oluyor. İhtiyacımız olanın sadece "bu" olduğu gerçeği ile yüzleşmek... 


Elbette aldığım nefes için teşekkür ediyorum her an ve daha bir çok şey için. Her nefes biraz daha derinden oluyor. İç çekişe kayıyor biraz da. Derin nefes... Burnumun direği daha çabuk sızlıyor artık. Daha kolay doluyor gözlerim.  


Bu odada yalnız kalmak için direndiğim, kapımı kapatıp kimsenin çalmasını istemediğim zamanlardı. Kimsenin beni sevmediğini düşündüğüm, hani şu beden ve ruhun değişime uğradığı ve bocalatan yıllar. Şu an gülüp geçtiğim zamanlar. Duvarlar ve tavan aynı. İçindekiler ve içimdekiler...? 
Uyku sancıma Yasemin'den öneri geliyor ki o da masterını çoktan yaptı bu konuda... 
-Hayaller kur çok faydası olur uyumaya...
Düşünmeden karşılık veriyorum...
-Hayal kuramayacak kadar yorgunum be Yaso...
-Kimse hayal edemeyecek kadar yorgun olamaz. . Sarıl yastığına yanında simit.
Düşünmeden karşılık veriyorum...
-Yastık...Sorun da bu zaten.


"İçindeki çocuğa sarıl sana insanı anlatır..."Fonda Şebnem Ferah. Gök gürültüsü! tam da şuan. Çocukken de korkardım. İçimdekine nasıl sarılayım! O da korkuyor. En çok gök gürültüsünden değil ama. Yastık meselesinden. Kendine sarılmak zorunda kalmaktan...
Hayallerinden çok korkularını gerçekleştiriyor insan. Neyin altını çizersen o da seni çiziyor işte uykusuz bir gecenin gürültüsünde. 
Işık ve ses gösterisinin ardından ve işte yağmur...Sıfatı 'sağnak'...
Hasılı...
Duvarlar ve tavan aynı. Hissiyat farklı... 
Zaman akıyor,kalp; "tek" başına atarak aldırdığı nefesler derinleştikçe, daha çok yoruluyor... 


"Uykusuz" sadece dergi adı olarak kalsaydı,"sıfatım" olmasaydı.


"Sen, ben değirmenlere karşı, bile bile birer yitik savaşçı akarız dereler gibi denizlere, belki de en güzeli böyle..." En güzelini istediğim saatler.
Yağmur dindi. Gök de gürlemiyor artık.
...
Derin bir nefes daha.
Hoşçakal...ya da merhaba.



7 Ekim 2010 Perşembe

AKLIMDA...

...
-Heey! lades kemiği çıktı, hadi baba tutuşalım mı?
-Olmaz hep kandırıyorsun beni.
-Baba lütfeen...Sen ladeslersen seni kocaman öpücem ben ladeslersem bana panda oyuncak alacaksın,lütfen.
-Pek adil değil ama peki olsun bakalım.
-Ladesim lades olsun mu?
-Olsun.
-Unutan eşşek olsun mu?
-Olsun.
-Yerde ne var?
-Toprak.
-Gökte ne var?
-Bulut.
-Sen bunu unut.
-Al.
Aklımda.


Dün gibi....


Yıllar sonra...bir an.
Geceye doğru.Bilmem kaçıncı duble sonrası...
Akıyor an'ılar. Aklımda... Akıyor gözlerimden... "Babam bana panda oyuncak aldı." Tek cümle akıyor gözlerimden..."Babam bana panda oyuncak aldı."


Bundan yıllar önce...bir an.
Söyleyebildiği tek kelime...
"Kızımsın"...
-Babacım ben kimim?
-Kızımsın.


Ladesten yıllar sonra...
Sabah kahvesi öncesi.
-Hanım...ne güzel konuşuyor kızımız değil mi? (radyodan beni dinlerken) O'nunla gurur duyuyorum.
-Ben bi kahve yapayım da dinlerken içelim.
-İyi olur.
.
.
-
-Sabri...Sabri neyin var? Sabri cevap ver...Sabriiiii!
.
.


Aylar sonra...bir an.
-Babacım ben kimim?
-Kızımsın.


Aklımda.
Söylemek istediklerim dilimin ucunda. Özlemin dibindeyim. 


Bundan yıllar önce.
Sabaha karşı...
-Allahım beni O'nsuz bırakma.
(Zor nefes alıyor.Yorgun bakıyor, bilmeden biliyor...Başını okşuyorum. Alnından öpüyorum. Keşke diyorum bu kadar erken olmasaydı. Bu kadar erken yola çıkmasaydın. Doyamadım ki sana ben.Söz seni kandırmıcam, ladeslenicem sana ben ve yine de kocaman sarılıp öpücem...Sen de diyeceksin ki -Ne oldu hanım benden bişey isteyecek galiba kızım. Ben de -Hayır baba ya aşkolsun sevdiğim için diyeceğim... Peki böyle kal ama yanımda kal. Gitme...Gitme.)


Bilmeden biliyor.
Biliyorum.
Acı...çekiyorum...çekiyor. Dilimden dökülüveriyor yaşlarla...
-Allahım ruhunu özgür bırak!


Aklımda.


Bundan 1 ay sonra.Günlerden cuma. Hastaneye gitmek istemiyorum. İçimde bir his. Gidersem O'da gidecek sanki. Her veda bir son gibi. Gitmek istemiyorum. Görürsem sanki son görüşüm olacak gibi. 
11 yıl önce.Balıklı Rum Hastanesi...Aylardan Mayıs. Doğduğu, doğduğum ay. Her kapı beni O'na yaklaştırıyor. İyi değilim hem de hiç. Geri gidiyor ayaklarım. Görmek istemiyorum....Son görüşüm olacak gibi. 
İşte orda. Yatağında. Beni görünce gülmüyor artık.Bunu görmeye dayanamıyorum. Bakışlarında -Kızımsın. yok!
Sormuyorum da artık. Biliyorum. Kızıyım. O bilmese de olur. Kızıyım, biricik tippişi. Anlamını hiç bir zaman bilmediğim ve bana söylediğinde hep mutlu olduğum tippiş. Benim O. 
Konuşmuyorum. Sarılıyorum sadece. Sanki son sarılışım gibi. Çıkmam lazım odadan. Kalırsam O kalmayacak gibi. 
-Anne dışarda bekliyorum seni ben.
Alnından öpüyorum.Kalıyorum öyle. Sanki son öpüşüm gibi. Gitmem lazım. Gitmezsem O gidecek gibi.
.
.
.
Aynı gece. Sabah 5 suları. Ruhu artık özgür.
.
Yıllar sonra. Şu an. Sayısız an...
Aklımda.
Kalbimde.
Özlemimde.


Hep bir eksik...hep bir şey eksik. Tarifsiz bir boşluk. Diğer yarım için şükür. Annem...Sarıldığım, tutunduğum. 
Biliyorum. Bilmek istemiyorum. Bu kez önce ben yola çıkmak istiyorum sanki. Gitmeden gitmek.
Hepsi bu.
Ladesim lades olsun mu?
Kimbilir belki olur.


Aklımda.
.