HERŞEY YENİDEN BAŞLIYOR...

Doygunluğa ulaşan bulut misali yağmak, bazen okşayan bazen de yerle bir eden rüzgar misali esmek, sessizliği dinlemek, en derin yere dokunmak...güneş misali ısıtmak...hissetmek ve yaşamak...vesaire...vesaire...vesaire
Kısaca ne geliyorsa, ne gidiyorsa...

Şeyma Erdoğan


16 Şubat 2010 Salı

HAYAT!




Bir "Sevgililer günü"nün daha sonuna geldik:) geçen sene bu zamanlarda dua etmiştim...Seneye biri olsun hayatımda...Çok sevileyim ve ben de seveyim diye...



Yalnızlık belki de en kötü şey şu hayatta... Paylaşmadan, dokunmadan, biri için çarpmadan kalp o kadar anlamsız ki herşey.


Hani düşünürüz ya İstanbul'da araba sahibi olmak bazen avantaj bazen de dezavantaj diye...hem kolay hem zor yani:) Trafik keşmekeşinin içinde kaybedilen zaman değil ömürden giden saatler aslında ya...En basit örnekle buna benzer bi şey gibi sevgili olmak...Para için söylenen şarkılardandır ya "varlığı bir dert, yokluğu yara" diye:))) Sonuç olarak ayrıyken özlüyorsun ve zaman akıp giderken ayrı geçen her an gereksiz an'lardan ibaret oluyor. Yani şairin dediği gibi Aşk'la tanışan ağacın rahatı kaçıyor. İnsanların kaderleri de network ağı gibi çok karmaşık bir düzenle bağlı birbirine işte. Yaşam yolunuz boyunca karşılaştığınız, hayatınıza giren, bir anda çıkan, yıllarca kalan ve hep olacak olan insanları şöyle bir düşündüğünüzde size de ürkütücü gelmiyor mu? Bir insanın hayatında olumlu ya da olumsuz bir etki bırakarak onun kader programını değiştirmiş olabileceğiniz ya da değiştirdiğiniz. Tanıdığınız birinin başka bir tanıdığı da sizin hayat çizginizde etkili oluyor ya da sadece bir kaç saniye içinde gördüğünüz. Bazen tatlı bir karşılaşma, bazen de acı veren bir kaza, kader çizginizin virajlarını keskin bir şekilde döndürebiliyor. 

Hayatınızda artık "var" olanlar ve bir süredir "yok" olanlarla birlikte geriye dönüp baktığınızda, dere tepe düz gitmiş fakat bir arpa boyu yol alamamış olduğunuzu nasıl anlarsınız? Sahip olmayı yıllarca çalışarak dilediğiniz bir ev, bir araba...ne bileyim elle tutulur gözle görülür maddi değeri olan herşey mi işte? Bunlardan bir kaçına sahip olamamış olmak karalar bağlamanızı gerektirir mi? Yoksa biriktirdiğiniz para değil hep dostsa bu sizi daha da kazançlı! kılmaz mı? Bence kılar...Çünkü reklamlardaki gibi paranın sahip olamayacağı şeylerdir insana "gerçek mutluluğu" yaşatan. Huzur veren...Güven, kimileri için paranın sağladıklarından biri olsa da "kaybettiğiniz sağlığınız için neler vermezdiniz"i düşündünüz mü hiç?Görebilmek, yürüyebilmek, koşabilmek, kuşların sesini duyabilmek için neler vermeyecek olan insanların varlığını bilmek yeterli değil mi şükretmek için?...Bir kaç dakika sonrasını bilemezken gelecek planı yapmak beyhude. Ancak hayal kurmadan da yaşanmaz ve elindekinin kıymetini bilemez insan.

Özveriyi, empatiyi ve bencil olmamayı bir hayat görüşü olarak benimsemiş olan benim için bazen yorucu oluyor hayat...ve bana en iyi gelen şey sevdiğime ve beni sevdiğine inandığıma, "sıkı sıkı sarılmak" oluyor...

Hepsi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder