HERŞEY YENİDEN BAŞLIYOR...

Doygunluğa ulaşan bulut misali yağmak, bazen okşayan bazen de yerle bir eden rüzgar misali esmek, sessizliği dinlemek, en derin yere dokunmak...güneş misali ısıtmak...hissetmek ve yaşamak...vesaire...vesaire...vesaire
Kısaca ne geliyorsa, ne gidiyorsa...

Şeyma Erdoğan


3 Mart 2010 Çarşamba

Özür...Ben...Anne...Rüzgar...Hayat!


Kendimden de uzaklaşmak istediğim bir kaç günün sonunda herşey yoluna girmiş gibi gözükse de, her an herşeyin olabileceği gerçeği ile içimde yarattığım sanal gerçeklik arasında bir yerlerde dururken ben, tam da şu anda ağzımdaki kahve tadının acılaşmamasını dileyerek bu cümleyi devirmeden nasıl sonlandırmam gerektiği ile ilgi bir anda kaygı yaşadığımı itiraf etmek istiyorum. İşte noktayı böyle koydum oh...komik:) İhmal ettim sevgili 5.mevsimimi...Oysa içimde kopan fırtınanın serinliğini yansıtmalıydım belki. Ama o kadar üşüdü ki ellerim yazamadım hiç bir şey...Anlamsız geldi. Kor etkisi yaratan bir ölüme, bir de dünya tatlısı bir doğuma tanıklık ettim. Acının en tanımsız hali ile bir annenin ardından dökülen gözyaşlarıydı gördüklerim... Diğer taraftan minik elleri, henüz açılmamış gözleri, onu bekleyen hayata henüz yabancı, içinde aylarca durduğu annesinin kucağına verilen Rüzgar bebeğin dünyaya gelişi...

Seda'mın yüzü... şaşkınlık, sevinç, hüzün, endişe, acı, mutluluk, heyecan ve o anda yaşayabileceği duyguların tüm sıfatlardan bağımsız ifadesi... Seda'mın yüzü... 

Gözyaşları...tutulamayan...duygular...anlatılamayan... Bir hayat ki başlayan...Sürprizlerle dolu..Sanki hep varmış gibi olacak Rüzgar...Özgür ve Seda için hep var olacak... İnşallah...Sağlıkla...Tıpkı  Ahmet ve Arzu'mun incisi Poyraz gibi ...
Yeni başlangıçlar hep sancılı oluyor işte böyle... Her acının sonunda bir inci tanesi oluşuyor içerde... ve onu görünce yitip gidiyor tüm sıkıntılar. 
Dün gece de O'na sarıldım uykuya dalmadan önce. Yumuşak ve sıcacık her zaman ki gibi. Hiç değişmeyen kokusu ile...Annem... Bir ölüm, bir doğum arasında...tutunduğum dalım herşeyim...Varken kıymet bildiğim, of demeye kıyamadığım, ağrısında içimin yandığı biriciğim...Canım annem...Ha bir kaç günlük bebek...Ha yolun yarısını devirmiş bir kadın ne fark eder...Her yaşta hep ihtiyaç ve ha bebeğiz ha yetişkin senin için ne farkeder...Evlat! diye kokladığın yine biz...

Eser işte bir Rüzgar...Poyraz gibidir bazen üşütür hayat!...Anne elidir hep tutulmak istenen... 
Sevgilinin elidir özlenen...
Elinizi yanağınıza koyun benim için...Yani önce kendinizi sevin...
Yine... neredeeen nereye:)
Bitti.

1 yorum:

  1. Ölüm ve doğum arasında o kadar yol var sanılır, oysa ince bi çizgi... gel-git li bir zaman olmuş senin için...

    Annelik bitmez derler ya anneler, haklılar... öyle anlar yaşıyorum ki bazen bu kazık kadar halimle, sehpaya çarpıp ağlamaklı olan bi çocuk gibi; annem gelip sehpaya iki tokat atsın "benim kızıma nası çarparsın" diye bağırsın da susayım istiyorum :)

    YanıtlaSil